Hadis |
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (akar olmayan)durgun suya küçük abdestini bozmasın." |
Hadis |
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (akar olmayan)durgun suya küçük abdestini bozmasın." |
Hadis |
Ebu Sa’id el-Hımyeri rahimehullah anlatıyor: "Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın ashabınca işitilmemiş şeyler rivayet ediyor, onların işittiği (birçok) şeylerde de sükut ediyordu. Abdullah İhnu Amr radıyallahu anhüma’ya onun rivayet ettiği bir hadis ulaşmıştı ki: "Allah’a yemin olsun! Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın bunu söylediğini işitmedim. Muaz’ın, kaza-i hacet hususunda sizi yakında fitneye atmasından korkarım!" dedi. Onun bu sözü Muaz’a ulaştı (ve bir gün) Abdullah’la karşılaştı. Muaz: "Ey Abdullah İbnu Ömer! Şurası muhakkak ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’dan gelen bir hadisi tekzib etmek nifaktır. Bunun günahı da bunu söyleyenedir. Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın şöyle söylediğini kesinlikle dinlemiştim: "Lanete sebep olan şu üç şeyden kaçının: Suyun geldiği yollara, (halkın istifade ettiği) gölgelere, yolların üstüne abdest bozmak." |
Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Geceleyin yolların üzerine yatmaktan, oralarda namaz kılmaktan sakının. Çünkü yolların üstü yılanların ve vahşi havvanların sığınağıdır. Yolların üzerine abdest bozmaktan da sakının. Çünkü bu, lanet vesilesidir." |
Salim radıyallahu anh babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yol ortasında namaz kılmayı, oralarda büyük veya küçük abdest bozmayı yasakladı." |
Hadis |
Abdullah İbnu’l-Haris İbni Cez’ ez-Zübeydi anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın: "Sizden kimse kıbleye dönük halde akıtmasın" sözünü ilk işiten kimseyim. Bunu insanlara ilk söyleyen de benim" dediğini işittim.." |
Enes İbnu Malik anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam heladan çıkınca "Benden ezayı giderip afiyet veren Allah’a hamdolsun!" derdi." |
Ma’kıl İbnu Ebi Ma’kıl el-Esedi radıyallahu anh -ki Resûlullah’a arkadaşlık yapmıştı- anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam büyük veya küçük abdest sırasında iki kıbleye yönelmemizi yasakladı." |
Ebu Saidi’l-Hudri radıyallahu anh’ın anlattığına göre, kendisi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın, büyük veya küçük abdest bozarken kıbleye yönelmmeyi yasakladığına şahid olmuştur." |
Hz. Cabir radıyallahu anh, Ebu Saidi’l-Hudri’nin: "Resûlullah, beni, ayakta su içmekten ve kıbleye dönük olarak akıtmaktan yasakladı" dediğini işitmiştir. |
Hadis |
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri, helaya girince sakın şu duayı okumaktan aciz olmasın; "Allahümme inni eüzu bike mine’r-ricsi’n-necesi el-habisi’l-muhbisi, eş-şeytani’r-racimi (Allahım, ben, pis, necis, habis ve muhbis olan şeytan-ı racim’den sana sığınırım." |
Enes İbnu Malik anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam heladan çıkınca "Benden ezayı giderip afiyet veren Allah’a hamdolsun!" derdi." |
hadis |
kaynak |
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam kaza-yı haceti için çıktığı zaman ben ve bizden (Ensardan bir gulam (oğlan), O’nu takip ederdik. Beraberimizde, istinca etmesi için su kabı olurdu.” | Buhari, Vudü 16, 15, 17, 56, Salat 93; Müslim, Taharet 70, (271); Ebu Davud, Taharet 23, (43); Nesai, Taharet 41, (1, 42). |
Cebir radıyallahu anh anlatıyor: Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte idim. Helaya gitti ve kaza-yı hacette bulundu sonra: “Ey Cabir suyu getir!” diye ferman etti. Ben de suyu götürdüm, eliyle istinca etti. Sonra elini yere sürttü.” | Nesai, Taharet 43, (1, 45); İbnu Mace, Taharet 29, (358). |
Süfyan İbnu ‘l-Hakem veya Hakem İbnu Süfyan es-Sakafi anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bevledince abdest alır ve (istincada) su kullanırdı.” | Ebu Davud, Taharet 64, (166,167,168); Nesai, Taharet 102, ( 1, 86). |
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam anlatıyor: “Bana Cibril aleyhissalam geldi ve:
“Ey Muhammed, abdest aldınmı intidahda bulun!” emretti” dedi.” |
Tirmizi, Taharet 38, (50). |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bevletti. Hz. Ömer de arkasında, elinde su kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce:
“Bu da ne, ey Ömer?” buyurdular. Hz. Ömer: “Sudur yıkanırsın!” dedi. Resûlullah: “Ben her bevledişimde abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, (ümmete vacib) bir sünnet olur” buyurdular.” |
Ebu Davud, Taharet 22, (42); İbnu Mace, Taharet 20, (327). |
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam Kuba ahalisine:
“Allah, temizIik hususunda sizi övmektedir. Bu neden ileri geliyor?” diye sordular. Onlar: “Biz dediler, istincada taşla suyu birleştiriyoruz: (Önce taşla silip arkadan da su ile yıkıyoruz.)” |
Rezin tahric etmiştir. İbnu Kesir Tefsiri, 3, (456.) |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Biriniz helaya giderken berabererinde üç tane de taş götürüp onlarla temizliğini yapsın. Bunlar ona yeterlidir.” | Ebu Davud, Taharet 21, (40); Nesai, Taharet 40, (1, 41, 42) |
İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam abdest bozmaya çıkmıştı. Bana üç taş bulmamı söyledi. İkisini buldum üçüncü taşı aradım fakat bulamadım. Onun yerine bir kurumuş mayıs aldım ve onu getirdim. Taşları aldı, mayısı attı ve:
“Bu necistir!” buyurdu.” |
Buhari, Vudü 20; Tirmizi, Taharet 13, (17); Nesai, Taharet 38, (1, 39, 40). |
Yine İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Cinlerin hey’eti Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a gelince:
“Ey Allah’ın Resülü! Ümmetini kemikle; mayısla veya kömürle istinca yapmaktan nehyet. Zira, Allah onlarda bize bir rızk yarattı!” dediler. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi, onları taharette kullanmaktan menetti. |
Tirmizi, Taharet 14, (18); Nesai, Taharet 35 (1, 37) Ebu Davud, Taharet 20, (39); Müslim, Salat 50, (450). |
Rüveyfi’ radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana:
“Ey Rüveyfi’ dedi, umarım benden sonra çok yaşayacaksın. İnsanlara haber ver ki, kim sakalını kıvırcık kılar, (atın boynuna) kiriş takar, bir hayvan mayısı veya kemikle istincada bulunursa bilsin ki Muhammed ondan beridir.” |
Ebu Davud, Taharet 20, (36); Nesai, Zinet 12, (8, 135). |
hadis |
kaynak |
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam’la birlikte idim. Aleyhissalatu vesselam küçük abdest bozmak ihtiyacını duymuştu. Hemen bir duvarın dibine, kumlu toprak bulunan bir noktaya gelip abdest bozdular. Sonra da: "Sizden biri, küçük abdest bozmak isteyince bevli için uygun bir yer arasın!" buyurdular." |
Ebu Davud, Taharet 2, (3). |
Mugire İbnu şu’be radıyallahu anh anlatıyor: "Resüllullah aleyhissalatü vesselam kazayı hacet için gidince, yoldan uzak olurdu." |
Ebu Davud, Taharet 1, (1); Tirmizi, Taharet 16, (20); Nesai, Taharet 16, (1, 18, 19). |
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "İki lanetten korkun!" buyurdular. Ashab: "İki lanet de nedir?" diye sorunca, açıkladılar: "İnsanların yollarına abdest bozanla, gölgelerine abdest bozanlardır!” |
Müslim, Taharet 68, (269); Ebu Davud, Taharet 14, (25). |
Yine Ebu Davud, Hz. Mu’az radıyallahu anh’tan şu rivayeti kaydetmiştir: "Lanete sebep olan üç yere abdest bozmaktan kaçının: Su yollarına, işlek yollara ve gölgeliklere." |
Ebu Davud, Taharet 14, (26). |
Abdullah İbnu Sercis radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (yer üzerindeki haşerat) deliklerine akıtmayı yasakladı." Katade’ye: "Bu deliklere akıtmak niye mekruh kılındı?" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: "Bunların cinlere ait meskenler olduğu söyleniyordu." |
Ebu Davud, Taharet, 16, (29); Nesai, Taharet 30; (1, 33, 34). |
Abdullah İbnu Mugaffel radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse hamam yaptığı yere akıtmasın. Zira vesveselerin çoğu bu yüzden hasıl olur." Ebu Davud’un rivayetinde şu ziyade var: "…sonra dönüp içinde yıkanacaktır." |
Ebu Davud, Taharet 15, (27); Tirmizi, Taharet 17, (21); Nesai, Taharet 32, (1, 34). |
Ümeyme Bintu Rukiyye radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın karyolasının altında bulundurduğu hurma küttüğünden bir çanağı vardı. Geceleyin ona küçük abdest bozardı.” |
Ebu Davud, Taharet 13, (24); Nesai, Taharet 28, (1, 31). |
Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Helaya gittiğiniz vakit, (abdest bozarken) kıbleye ne önünüzü ne de arkanızı dönmeyin. Fakat yüzünüzü doğuya ve batıya dönderin." Ebu Eyyüb der ki: "Şam’a gelince helaların yönlerinin hep kıble cihetine inşa edildiğini gördük. Onları (kullanırken yönümüzü yan çeviriyor, ayrıca Allah’tan mağfiret de diliyorduk." |
Buhari, Vudü 11, Salat 29; Müslim, Taharet 59, (264); Ebu Davud, Taharet 4, (9) ; Tirmizi, Taharet 6, (8); Nesai, Taharet 19, 20, 21, (1, 21, 22, 23). |
İmam Malik’in bir rivayeti şöyledir: "Ebu Eyyub radıyallahu anh Mısır’da iken demiştir ki: "Vallahi bu kiryas denen kenefleri nasıl kullanacağımı bilemiyorum. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Biriniz büyük veya küçük abdest bozunca kıbleye yönelmesin, arka fercini de çevirmesin" demişti.” |
Muvatta, Kıble 1, (1, 193). |
Mervan el-Asgar anlatıyor: "İbnu Ömer radıyallahu anhüma’yı devesini kıble istikametine ıhtırmış, sonra onun duldasına çömelip deveye doğru yönelerek akıtıyorken gördüm. Kendisine: "Ey Ebu Abdirrahman, bu tarz akıtmaktan nehyedilmedik mi?" dedim. "Evet, ama bundan, açık arazide nehyedildik. Seninle kıble arasında sana perde olan bir şey varsa bu durumda akıtmanda bir beis yok!" dedi.” |
Ebu Davud, Taharet 4, (11). |
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir ihtiyacım için, (bir gün kız kardeşim Hz.) Hafsa radıyallahu anha’nın evinin damına çıkmıştım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ı, yüzünü Şam’a, arkasını da kıbleye çevirmiş olarak kaza-yı hacet yapıyor gördüm." |
Buhari, Vudü 12, 14, Humus 4; Müslim, Taharet 62, (266); Muvatta, Kıble 3, (1, 193, 194); Ebu Davud, Taharet 5, (12); Tirmizi, Taharet 7, (11); Nesai, Taharet 22, (1, 23). |
Müslim’in bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Abdullah anlatıyor: "Halk: "Kaza- yı hacet için çömelince ne kıbleye karşı ne de Mescid-i Aksa’ya yönelme” demektedir. Halbuki ben, bir işim için Hafsa radıyallahu anha’nın evinin damına çıkmıştım..” Gerisi aynen devam eder. |
Müslim, Taharet 61, (266). |
Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraber idim. Bir kavmin küllüğüne gelince durup, ayakta küçük abdest bozdu.” |
|
Ebu Vail’den şelen bir rivayet şöyle: "Ebu Musa radıyallahu anh küçük abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçrantı değmemesi için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki,) küçük abdestini bir şişe içerisine bozar ve: "Beni İsrail’den birinin bedenine sidik değecek olsa, adam kirlenen derisini bıçakla kazırdı" derdi. (Bunu işiten) Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki: "Arkadaşınızın titizliği bu kadar ileri götürmemesini tercih ederim. Ben, ResülulIah aleyhissalatu vesselam’la bir beraberliğimizi hatırlıyorum. Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne rastladık. Resûlullah aleyhissalatu vesselam, tıpkı sizden birinin ayakta bevletmesi gibi durup ayakta bevletti. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip, hemen arkasında dikilip abdestini bozuncaya kadar bekledim.” |
Buhari, Vudü 62, 60, 61, Mezalim 27; Müslim, Taharet 73, 74, (273); Ebu Davud, Taharet 12, (23); Tirmizi, Taharet 9, (13); Nesai, Taharet 24, (3, 25). |
Nafi rahimehullah anlatıyor: "İbnu Ömer radıyallahu anh’ı ayakta bevlederken gördüm." |
Muvatta, Taharet 112, (1, 65). |
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben ayakta abdest bozarken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni gördü ve: "Ey Ömer, ayakta akıtma" buyurdu. Ondan sonra hiç ayakta akıtmadım" |
|
Ubeydullah, Nafi’den, o da Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma’dan anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ben müslüman olduğum zamandan beri ayakta abdest bozmadım!" demiştir." Tirmizi: "Bu, Hz. Ömer’den daha sıhhatli olan rivayettir. Önceki rivayet zayıftır” der. Keza ilaveten der ki: "Ayakta abdest bozma yasağı te’dib içindir, tahrim için değil.” Yine der ki: "İbnu Mes’ud radıyallahu anh’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kişinin ayakta akıtması, nefsine karşı işlediği bir kabalıktır." |
Tirmizi, Taharet 8, (12). |
Hz. Aişe radıyallahu anh’dan rivayete göre şöyle derdi: "Size kim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın ayakta bevlettiğini söylerse, sakın onu tasdik etmeyin. O, daima çömelerek abdest bozardı." |
Tirmizi, Taharet 8, (12); Nesai, Taharet 25, (1, 26). |
Abdullah ibnu Ca’fer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir gün Resulullah aleyhissalatu vesselam beni, bineğinin terkisine bindirdi. Bana halktan kimseye söylemiyeceğim bir sözü sır olarak söyledi. Resûlullah aleyhissalatü vesselam’ın kaza-yı hacet için perdelendiği şeylerin O ‘na en hoş geleni ya bir tümsek veya bir hurma kümesiydi." |
Müslim, Hayz 79, (342); Ebu Davud, Cihad 47, (2549). |
Abdurrahman İbnu Hasene radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, elinde kalkan gibi bir şey olduğu halde bize doğru geldi ve onu yere bıraktı. Sonra onun gerisine çömelip ona doğru küçük abdest bozdu. Yanımızdakilerden biri: "(Resûlullah’a) bakın, tıpkı kadınlar gibi abdest bozuyor" dedi. Aleyhissalatu vesselam bu sözü işitmişti. "Beni İsrail’in arkadaşının başına geleni işitmedin mi" dedi ve devam etti: "Onlara idrar bulaşınca, bıçakla idrarın değdiği yeri kazıyorlardı. Arkadaşları onları bu tatbikattan yasakladı. Bu adam, yasaklaması sebebiyle kabrinde azaba uğradı." |
Ebu Davud, Taharet 11, (22); Nesai, Taharet 26, (1, 26-28). |
Ebu Sa’id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ı işittim, şöyle demişti: "İki kişi beraberce helaya gidip, avretleri açık kaza-yı hacet ederken konuşmasınlar. Zira Allah Teala Hazretleri, bu hale gadab eder." |
Ebu Davud, Taharet 7, (15). |
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kaza-yı hacette bulunmak istediği zaman yere yaklaşıncaya kadar elbisesini kaldırmazdı." |
Ebu Davud, Taharet 6, (14); Tirmizi, Taharet 10, (14). |
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim yüzüne sürme çekerse teklesin. Bu sözümü kim tutarsa işi en güzel şekilde yapmış olur, tutmayana bir mahzur yok. Kim abdest bozduktan sonra taş kullanarak temizlenirse teklesin. Kim böyle yaparsa güzel yapar, kim, de yapmazsa bir mahzur yok. Kim yemek yer ve dişlerinin arasından bir şey çıkarırsa onu dışarı atsın, kim de diliyle çıkarmışsa onu yesin. Kim bu söylediğimi yaparsa güzel yapar, kim de yapmazsa bir mahzur yok. Kim helaya giderse (imkan nisbetinde) tesettürde bulunsun, (kuytu bir yer) bulamazsa, hiç olmazsa kum (taş vs., den) bir tümsek yapıp ona arkasını dönsün, zira şeytan, insanoğlunun makadlarıyla (oturak kısmıyla) oynar. Kim bunu yaparsa en güzelini yapmış olur, yapamayana bir beis yok." |
Ebu Davud, Taharet 19, (35). |
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam abdest bozmak isteyince, hiç kimsenin göremeyeceği kadar uzaklara giderdi." |
Ebu Davud, Taharet 1, (2). |
Hz. Selman radıyallahu anh’ın anlattığına göre, müşrikler kendisine: "Sizin arkadaşınızın (Aleyhissalatu vesselam) sizlere helada abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyoruz” demişlerdir. O da onlara Şöyle cevap vermiştir: "Evet, doğrudur. Resülümüz aleyhissalatu vesselam, bizi sağ elimizle istimca yapmaktan nehyetti, büyük veya küçük abdest bozarken, kıbleye yönelmekten de nehyetti. Abdest bozduktan sonra istinca ederken kurumuş hayvan mayısını veya kemiği kullanmamızı da nehyetti ve dedi ki: "Sizden kimse, üç taştan daha azı ile istinca etmesin.” |
Müslim, Taharet 57, (262); Tirmizi, Taharet 12, (16); Ebu Davud, Taharet 4, (7); Nesai, Taharet 37, 42, (1, 38, 39, 43). |
Yine Müslim’de Hz. Cabir’den gelen bir rivayet şöyle: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz istincada taş kullanırsa teklesin.” |
Müslim, Taharet 24, (239). |
Ebu Katade radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz bevlederken zekerini sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle istinca etmesin, (su içerken) kabın içine solumasın" |
Buhari, Vudü 18, 19, 25; Müslim, Taharet 63, (267); Ebu Davud, Taharet 18, (31); Tirmizi, Taharet, 11, (15); Nesai, Taharet 23, 42, (1, 25, 43). |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın sağ eli, suyuna ve yiyeceği (ne değmek) içindi. Sol eli de istinca ve kirletme hasıl edecek şeyler içindi.” |
Ebu Davud, Taharet 18, (33). |
İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh’ı işittim. Diyordu ki: "Resûlullah’a biatta kullandığım sağ elle, müslüman olduğum o günden beri zekerime hiç değmedim.” Bu söz, "O, sağ eliyle hiç istincada bulunmamıştır” şeklinde tefsir edilmiştir. |
Rezin tahriç etmiştir. İbnu Mace, Taharet 15, (311). |
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam helaya girince yüzüğünü çıkarırdı." |
Ebu Davud, Taharet 10, (19); Tirmizi, Libas 16, (1746); Nesai, Zinet 54, (8, 178). |
Yine Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam helaya girince: "Allahümme inni eüzü bike mine’I-hubsi ve’l-habais. (Ya Rabbi! Pislikten ve pislenmekten sana sığınırım)" derdi." |
Ebu Davud, Taharet 3, (4). |
Bir rivayette şöyle gelmiştir: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam) buyurmuştur ki: "Şu kenefler, (cin ve şeytanların) hazır bulundukları yerlerdir. Öyleyse biriniz helaya girince: "Eüzu billahi mine’l-hubsi ve’I- habais" (Pislikten ve pislenmekten Alllah’a sığınırım) desin." |
Ebu Davud, Taharet 3, (6). |
hadis |
kaynak |
Mersed İbnu Abdillah el-Yezni anlatıyor: "İbnu Ya’le es-Seba’i’nin üzerinde bir kürk gördüm ve elimle dokundum. Bana: "Kürke niye elini değdin?” dedi. Ben bu hususta İbnu Abbas radıyallahu anhüma’ya sordum ve dedim ki: "Biz Mağrib’te yaşıyoruz. Bizimle birlikte Berberiler ve Mecusiler de var. Onlar bize kestikleri koyunu getiriyorlar. Kestiklerini yemiyoruz. Bize, içerisine iç yağı konmuş deriden mamul dağarcık getiriyorlar (bunu kabul edelim mi)?" İbnu Abbas cevaben dedi ki: "Bundan biz de Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a sormuştuk: "Derinin debbağlanması onun temizliğidir” buyurdular.” Nesai’nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Onların, içerisinde süt ve su bulunan kırbaları (deriden mamul su kapları) var…” gerisi yukarıdaki gibi. |
Müslim, Hayz 106, (366); Muvatta, Sayd 17, (2, 498); Ebu Davud, Libas 41, (4123); Tirmizi, Libas 7, (1723); Nesai, Fera’ ve’l-Atire 9, (7, 173). |
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ölmüş (ve terdekilmiş) bir koyuna rastlamıştı. "Bunun derisinden faydalanmıyor musunuz?” buyurdular. Oradakiler: "Ama bu meytedir (leşdir, istifadesi caiz değildir)” dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Meytenin yenmesi haramdır!” buyurdular.” Bir başka rivayette: "Bunun derisini alıp, debbağlayarak istifade etmiyor musunuz?” demiştir. |
Buhari, Büyü 101, Zekat 61, Zebaih 30; Müslim, Hayz 100, 103, 104, (363, 364, 365); Muvatta, Sayd 16, (2, 98); Ebu Davud, Libas 41, (4120, 4121); Tirmizi, Libas 7, (1727); Nesai, Fera’ ve’l-Atire 9, (7, 171, 172). |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a meytenin zekatından (kendiliğinden ölen hayvanın derisinin nasıl temiz kılınacağından) sorulmuştu. "Meytenin zekatı (temiz kılınması) onun debbağlanmasıdır" diye cevap verdi.” |
Muvatta, Sayd 18, (2, 498); Ebu Davud, Libas 41, (4124); Nesai, Fera’ ve’l-Atire 9, (7, 174). |
Sevde Bintu Zeme’a radıyallahu anha anlatıyor: "Bizim bir koyunumuz öldü. Derisini debbağladık. Sonra eskiyinceye kadar içerisinde nebiz yaptık." |
Buhari, Eyman 21; Nesai, Fera’ ve’I-Atire 9, (7, 173). |
Abdullah İbnu Uşeym radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ölümünden bir ay önce Cüheyne kabilesine şöyle yazdı: "Meytenin ne deri ne de sinirinden istifade etmeyin." Tirmizi’nin rivayetinde: "Ölümünden iki ay önce…" şeklinde gelmiştir. |
Ebu Davud, Libas 42, (4127, 4128); Tirmizi, Libas 7, (1729); Nesai, Fera’ ve’l-Atire 10, (7, 175). |
Hz. Üsame radıyallahu anh der ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yırtıcı hayvanların derilerini kullanmayı yasakladı.” |
Ebu Davud, Libas 43, (4132); Tirmizi, Libas 37, (1771); Nesai, Fera’ve’l-Atire 12, (7, 176). |
hadis |
kaynak |
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir kaba, köpek banmışsa, onun temizlenmesi, yedi kere su ile yıkanmasına bağlıdır, hatta bunların ilki toprakla olmalıdır." |
Buhari, Vudü 33; Müslim, taharet 97, (279); Muvatta, Taharet 35, (1, 34); Ebu Davud, Taharet 37, (71, 72, 73); Tirmizi, Taharet 68, (91); Nesai, Miyah 7, (1, 176, 177). |
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Köpekler Resûlullah aleyhissalatu vesselam devrinde mescidin içinde gidip gelirlerdi. Bu sebeple mescidi yıkamak için içine su serpmezlerdi." |
Buhari, Vudû 33; Ebu Davud, Taharet 139, (382). |
Kebşe Bintu Ka’b İbnu Malik -ki, İbnu Ebi Katade’nin nikahı altında idi- anlatıyor: "Ebu Katade radıyallahu anh yanıma girdi. Kendisine abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi geldi. Ebu Katade kabı uzattı, kedi içti." Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebu Katade kendisine bakmakta olduğumu gördü ve: "Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi ediyorsun?" dedi. Ben de: "Evet!" demiş bulundum. Bunun üzerine: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça dolaşır" buyurdular." dedi." |
Muvatta, Taharet 13, (1, 23); Ebu Davud, 38, (75); Tirmizi, Taharet 69, (92); Nesai, Taharet 54, (1, 55). |
Davud İbnu Salih İbni Dinar et-Temmar, annesinden anlatıyor: "Efendim beni, Hz. Aişe radıyallahu anha’ya bir miktar yemekle gönderdi. Gelince Hz. Aişe’yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi. Hz. Aişe radıyallahu anha, namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm.” |
Ebu Davud, Taharet 38, (76). |
Meymune radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a yağa düşen fareden soruldu. Aleyhissalatu vesselam: "Onu ve etrafındaki kısmı atın, yağınızı yiyin buyurdu." |
Buhari, Vudü 67, Zebaih 34; Muvatta, İsti’zan 20, (2, 971, 972); Ebu Davud; Et’ime 48, (3841, 3843); Tirmizi, Et’ime 8, (1799); Nesai, Fera’ ve’I-Atire 15, (7, 178). |
Ebu Davud’un Ebu Hüreyre’den kaydettiği bir rivayette şöyle gelmiştir: "(Eğer yağ) donmuşsa fareyi ve etrafındaki yağı kaldırıp atın, yağ sıvı ise, artık ona yemek niyetiyle) yaklaşmayın." |
Ebu Davud |
Yine Ebu Davud’da Ebu Sa’id radıyallahu anh’tan kaydedilen bir rivayette denir ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir koyunu beceriksizce yüzmekte olan bir köleye uğramıştı. Ona: "Çekil de sana göstereyim!" dedi. Derhal elini deri ile et arasına soktu. Elini, bütün kolu koltuğa kadar derinin altında kalacak şekilde ilerletti. Sonra gidip abdest almadı halka namaz kıldırdı.." Bir rivayette, "Yani suya değmedi" ziyadesi vardır. |
Ebu Davud, Taharet 73, (185). |
hadis |
kaynak |
Esma Bintu Ebi Bekr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir kadın Resulullah aleyhissalatu vesselam’a gelerek: "(Ey Allah’ın Resülü!) Birimizin çamaşırına hayız kanı bulaşınca ne yapmalıdır?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Önce kazır, sonra parmak ucuyla bulaşan yeri yıkar, sonra da (kan görülmeyen yere) su çiler" buyurdu." |
Buhari, Hayz 9, Vudü 63; Müslim, Taharet 110, (291); Muvatta, Taharet 103, (1, 60, 61); Ebu Davud, Taharet 132, (360, 361, 362); Tirmizi, Taharet 104, (138); Nesai, Taharet 185, (1, 155). |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "(Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın zevceleri olan) bizlerden her birinin, içinde hayız olduğu bir tek elbisesi vardı. Ona hayız kanı değecek olsa, onu tükrüğü iIe ıslatır, sonra onu tırnağı ile ovalar (yıkar)dı" dedi.” |
Buhari, Hayz 11; Ebu Davud, Taharet 132, (352, 364). |
Buhari’nin bir diğer rivayeti şöyle: "(Hz. Aişe) dedi ki: "Bizden biri hayız olur, sonra temizlenince, (bulaşma) kanı, elbisesinden kazır ve elbisenin geri kısmına su serper sonra da içinde namaz kılardı." |
Buhari, Hayz 9; Ebu Davud, Taharet 107, (269),132, (357),142, (388); Nesai, Taharet 179, (1,150, 151). |
hadis |
kaynak |
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın elbisesine bulaşan meniyi yıkıyordum. O, elbisesinde ıslak kısım (kurumamış) olduğu halde namaza giderdi." |
Buhari, Vudü 64, 65; Müslim, Taharet 108, (289); Ebu Davud, Taharet 136, (371, 372, 373); Tirmizi, Taharet 85, 86, (117, 118); Nesai, Taharet 187, 188, (1, 156). |
Müslim’in bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Hz. Aişe radıyallahu anha’ya bir zat misafir oldu. Adam sabahleyin, elbisesini yıkamaya başladı. Hz. Aişe ona: "Sana, (meni) bulaşan yeri (gördüysen) orasını yıkaman kafi idi, göremediğin takdirde etrafını yıkardın. Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın elbisesinden (meni bulaşığını) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, (bir de yıkamaksızın) onun içinde namaz kılardı." Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "İyi biliyorum kurumuş meni bulaşığını Resûlullah aleyhissalatu vesselam’ın çamaşırından tırnağımla kazıyarak çıkarıyordum." |
Müslim, Taharet 105, 109, (288, 290). |
Yahya İbnu Abdirrahman İbni Hatıb’ın anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh’la -içerisinde Amr İbnu’l-As radıyallahu anh’ın da bulunduğu bir cemaatle birlikte umre yapmıştır -sefer esnasında su kaynaklarından birine yakın olan bir yolda Hz. Ömer, sabaha doğru mola verdi. (Herkes gibi kendisi de yattı. Bu esnada) ihtilam oldu. Sabah olunca kafilede, (yıkanması için yeterli) su bulunamadı. Hayvanına binip (yakınındaki) suya kadar geldi. Derhal bu ihtilamdan kalan meni bulaşığını yıkamaya başladı. Derken ortalık ağardı. Amr İbni’l-As radıyallahu anh, Hz. Ömer’e: "Sabah oldu. Yanımızda temiz elbise var, şu elbiseni (yıkamayı) bırak, bilahare yıkanır" dedi. Ancak Hz. Ömer kendisine: "Ey İbnu’l-As, hayret doğrusu! Yani sen elbise buldun diye herkes elbise mi bulacak? Allah’a yemin olsun ben senin söylediğini yapsam bu bir sünnet olur. Hayır, ben gördüğüm (meniyi) yıkarım ve görmediğime de su çiler (temizlenmiş addeder)im!” dedi.” |
Muvatta, Taharet 83, (1, 50). |
İbnu Abbas radıyallahu anhüma buyurmuştur ki: "Meni, sümük menzilesindedir. Öyleyse bunu kendinden, izhir otuyla da olsa sil at!" |
Tirmizi, Taharet 86, (117). |